Nevzat Tarhan, “Sessiz iyilikte kişinin görünmeyen iyiliği vardır. İyilik yapanın belli olmadığı, iyilik yapılanın da bilmediği bir sistemdir. Tek taraflı değil, çift yönlü iyiliktir ve bu ideal olandır.” dedi. İyilik ve kötülük kavramının modernizm ile değiştirildiğini belirten Tarhan, “İnsanlarda hesap verilebilirlik azaldı. ‘Bir insan neden iyilik yapsın ki?’ sorusu sorulabiliyor. Dünya maalesef o yöne doğru gidiyor. Bu durum hazcılığın ön plana çıkması, iyilik ve kötülük kavramının değişmesi ile ilgili bir durum.” dedi. Tarhan, karşılık beklenerek yapılan iyiliği de tefeciliğe benzetti.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sessiz iyilikler yapmanın psikolojik iyi oluş üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Prof. Dr. Tarhan, iyilik kavramının felsefenin, ahlak felsefesinin ve din bilimcilerin en çok tartıştığı konu olduğunu söyledi.
Kötülük diye bir şey yok, iyiliğin olmaması var
İyiliği anlayabilmek için kötülük ve iyilik arasındaki sınırı da iyi bilmek gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İyilik ve kötülük kavramı, aynı zamanda termodinamiğin ikinci yasası olan entropi yasasına benziyor. Entropi yasasına göre evren, düzenden düzensizliğe doğru gidiyor. Evren gittikçe soğuyor. Evren gittikçe soğuduğu için bu gidişle evrende ısı ölümü olacak. Evren devamlı ısıyla ısıtılıyor. Yörüngemiz güneşle, samanyolu ve yıldızlarla ısıtılıyor. Isıtılmadığı zaman soğutuluyor o nedenle devamlı ısıtılması gerekiyor. Aydınlık ve karanlık da aynı şekilde. Aydınlık olmadığında karanlık, sıcaklık yok ise soğukluk diyoruz. Aynı şekilde iyilik olmadığı zaman kötülük diyoruz. Aslında kötülük diye bir şey yok. İyiliğin olmaması var. Karanlık diye bir şey yok aydınlığın olmaması var. Soğuk diye bir şey yok, sıcağın olmaması diye bir şey var. İyiliğin devamlı aktif ve eylem halinde olması gerekiyor. İyilik yapılmadığı zaman kötülük kendiliğinden yayılıyor. İyilik olmadığında kötülük direkt aktive oluyor.” dedi.
Modernizm iyilik kavramını değiştirdi
İyilik kavramını modernizmin değiştirdiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Modernizm iyilik kavramını iki çıkmaza indirgedi. ‘Senin hoşuna gitmiyorsa kötü, gidiyorsa iyidir. Menfaatine uygunsa iyidir, menfaatine uygun değilse kötüdür.’ Bize modernizmin öğrettiği şey şu an budur. Batı kültürünün bize öğrettiği iyilik ve kötülük kavramı buna indirgendi. Adalet yok, rekabete teşvik ediyor. Bunu rekabet olsun, güçlü olanın dediği olsun ve üretim artsın diye teşvik etti. Teşvik edince üretim arttı fakat insanlar mutsuz oldu. Bu sefer yoksulu görmeyen insanlar ortaya çıktı. Temiz suya ulaşamayan nice insanlar şu anda. Dünya ciddi bir gelir eşitsizliğine doğru gidiyor.” dedi.
Kapitalizm tek sistem oldu
Bu durumun modernizmin, Batı kültürünün ve kapitalizmin sonucu olduğunu vurgulayan Tarhan, “Bu durumu ‘Marksizm’ dengeliyordu. Avrupa’nın sosyal bir devlet olmasında Marksizm önemli ve dengeleyici bir rol alıyordu. Şimdi o da kalktı ve kapitalizm tek bir sistem oldu. Artık bencil ve Batı merkezli bir dünyaya doğru gidiyor. İyilik, kötülük ve ahlak kavramını da buna indirgemiş oldu.” diye konuştu.
Hazcılık ön plana çıktı
Önümüzdeki yıllarda ciddi bir ahlaki karmaşa yaşanabileceğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çünkü iyilik ve kötülük kavramını modernizm ile değiştirdik. İnsanlarda hesap verilebilirlik azaldı. ‘Bir insan neden iyilik yapsın ki?’ sorusu sorulabiliyor. Dünya maalesef o yöne doğru gidiyor. Bu durum hazcılığın ön plana çıkması, iyilik ve kötülük kavramının değişmesi ile ilgili bir durum. İyilik ve kötülük kavramı bu bağlamda değişiyor. Bu yüzden sessiz iyilik çok önem arz ediyor. Artık sessiz iyilikten vazgeçtik, rol icabı da olsa iyiliğe razı hale geldik. Öyle bir haldeyiz.” dedi.
Sessiz iyilik, çift yönlü iyiliktir
“Sessiz iyilik, iyiliğin en kaliteli ve en üst makamıdır” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sessiz iyilikte kişinin görünmeyen iyiliği vardır. İyilik yapanın belli olmadığı, iyilik yapılanın da bilmediği bir sistemdir. Tek taraflı değil, çift taraflı bir şeydir ve bu ideal olandır. Bizim kültürümüzde sadaka taşları olmuş, vatandaş oraya gidip birtakım şeyler bırakmışlar ve ihtiyacı olan oradan gidip ihtiyacı kadar almış. Hala Anadolu’da yaşıyordur. Kimisi bakkal defterini alıyor hesap kapatılıyor ama kimin tarafından kapatıldığı belli değil. Kime iyilik yaptığı da belli değil. Bu çift yönlü iyiliktir ve tam sessiz iyiliktir.” dedi.
Karşılık beklenerek yapılan iyilik tefeciliktir
Kimi zaman insanın kime iyilik yaptığını bilirse içerisinde gurur ve kibir duygusunun oluşabileceğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sessiz iyilik halinde bu risk ortadan kalkıyor. Hesabi değil, hasbi iyilik diyoruz. Hesabi iyiliğin içinde bir menfaat vardır. Sana tavuk verirsem sen bana kaz verirsin gibi. Bu iyilik değildir. Karşılık beklenerek yapılan iyilik, bir nevi tefeciliktir çünkü kar bekliyorsun oradan ama sessiz iyilik ya da rastgele iyilik tefecilik değildir.” dedi.
Batı dünyası sessiz iyilik öğretiyor
İyilik özellikle de sessiz iyilik kavramının kıymetini şu an Batı dünyasının anladığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Lise öğrencilerine sosyal sorumluluk projesi dersleri veriyorlar. Öğrenci yaşlı bakım evine gidiyor. Öğrenciden burada bir hafta hizmet etmesini ve bunu raporlamasını istiyorlar. Ya da bir bölgede temizliğe yardım etmesini ve raporlamasını talep ediyorlar. Çocuk bakım evine giderek orada yardım etmesini istiyorlar. Bu Anadolu irfanı ve Kur’an-ı Kerim öğretisidir. Peygamber ahlakının evrensel anlayışı bu zaten. Bunun terk edilmesi, aydınlıktan uzaklaşıp karanlığa gidiştir. İyilikten uzaklaşıp kötülüğe gitmektir. Toplumda kötülük %50’lere çıkar ise kaos yaşanır. Şu an %5- %10 oranlarını geçmiş durumdadır.” uyarısında bulundu.
İyi ve kötü, ailede öğreniliyor
İyi ve kötü kavramının ailede öğrenildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyanın da iyilikler sayesinde yaşanılır bir yer hale geldiğini belirterek şunları söyledi:
“İyi ve kötü kavramını ilk annemiz sonra babamızdan anlıyoruz. Çocukluk çağında özellikle çok önemlidir. Aile ve okulun iyiliğe teşvik etmesi çok önemli. Rahibe Teresa’nın güzel bir sözü var: ‘Birebir iyilik yapmakla dünya yaşanılır bir yer olur.’ İyilikler dünyayı yaşanılır hale getiriyor. Size bir örnek vermek isterim: Bir iş yerinde çalışan genç, kişisel gelişim ile ilgili rastgele bir minnettarlık eğitimine katılıyor. Çocuk müdürüne bir kravat alıyor. Müdürü de bu duruma şaşırıp menfaatinin ne olduğunu soruyor. Çocuk şaşırıyor ve aldığı minnettarlık kursunun sonucunda iyilik yapana iyilik yapılması gerektiğini öğrendiğini ve bunun için yaptığını söylüyor. Adam mahcup oluyor ama hoşuna gidiyor ve sevdiği kişiye iyilik yapmak istiyor. O da oğluna hediye almaya karar veriyor. Oğlu hediye karşısında ağlamaya başlıyor. Babasının hediyesi üzerine çocuk cebinden ip çıkarıyor ve kimsenin kendini sevmediğini düşündüğünü ve o gece kendini asmayı planladığını söylüyor. İyilikler toplumu yaşanılır hale getiriyor. Özellikle toplumu sessiz iyilikler yaşanılır hale getiriyor.”