İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, basın mensupları ile birlikte İstiklal Caddesi turu yaptı. İBB Miras ekiplerinin restore ederek İstanbul’a yeniden kazandıracağı tarihi mekanlardan Beyoğlu Sineması, Muammer Karaca Tiyatrosu, Botter Apartmanı ve Metro Han’daki çalışmaları basın mensupları ile birlikte yerinde inceledi.
Beyoğlu Sineması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından kiralanarak İstiklal boyunca devam edecek Beyoğlu hafızasının simge mekanlarından biri olma özelliğini sürdürecek. Çalışmaların ardından sinema özelliğini devam ettirecek.
Beyoğlu Sineması’nın çok kıymetli bir yapı olduğunu belirten İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Her şeyden önce İstanbul'un birçok noktasını insan geçmişine baktığında o perdeyi araladığında gerçekten ne kadar büyük bir zenginlikle bir arada olduğunu hissedebiliyor, yaşayabiliyor. Burası 20. yüzyılın başlarına doğru giden bir tarihe sahip bir alan aslında ve o süreçten bugüne; isim değişiklikleri, yangınlar, kapanmalar, açılmalar vesaire yaşanmış ama her şeyden önce muazzam anılar biriktirmiş bir yer Beyoğlu Sineması. Biz tabii bu tür noktalara özenli eğiliyoruz gerçekten ama kurumsal ama manevi ama bazı sponsorluklar üreterek fedakarlıklar yapıyor ve bu tür alanların maddiyatla ölçülemeyecek kadar topluma moral katacağını, moral vereceğini biliyoruz. O anlamda attığımız bu adımlarla bugün aslında bir Beyoğlu turu yapacağız. İstiklal Caddesi turu yapacağız. Bir tanesi işte Beyoğlu Sineması. Birazdan yine 20. yüzyılın başlarına giden neredeyse 120 yılı aşkın hikayeye sahip bir moda merkezi Botter Apartmanı’nı göreceğiz ve aslında orada ne kadar önemli bir tarihe, önemli bir geçmişe sahip olduğunu, İstanbul'un aslında bir yönüyle bir moda merkezi olduğunu hissedeceğiz. Daha sonra Metrohan'ı anlatabiliriz. Muammer Karaca Tiyatrosu’na gideceğiz ki orada da ne yazık ki uzun yıllardır yapımıyla ilgili yaşanan birçok kurul ve bunun gibi sorunlar vardı. Bunları aştık ve şu anda oradaki komşu Konsolosluklarla olan da münasebetleri en sağlıklı şekilde tarifleyerek inşaatımıza başladık. Ve açıkçası bir yıl içinde de Muammer Karaca'yı hayata geçirmek istiyoruz. Metrohan ayrı bir zenginlik. Dünyanın en eski ikinci metrosu diyebileceğimiz bir metronun üstünde tünelin üstünde duran muhteşem bir çelik yapıdan bahsediyoruz ve burayı da bir kültür alanına dönüştüreceğiz” dedi.
Beyoğlu’nun yaşanan kötü olaylarla değil sanat, buluşma, kültürle anılmasını istediklerini belirten İmamoğlu, “Bütün bunları aslında 29 Kasım'da Beyoğlu'nun stratejisini anlatmak, Beyoğlu'nun vizyonunu ortaya koymak adına bir toplantıda daha bütüncül olarak sizlerle ve kamuoyuyla da paylaşacağım ki orada Ses Tiyatrosu'nda buluşacağız. Aslında Ses Tiyatrosu'yla ilgili de neler düşündüğümüzü ve neler yapmak istediğimizi belki de o tarihte daha güçlü bir biçimde müjdelemenin fırsatını yakalarız hep birlikte bizim için neler ifade ettiğini zaten herkes biliyor ama orada kamuoyuyla bunu paylaşacağız. Şimdiden Ses Tiyatrosu'yla ilgili bir şeyler söylemeyeyim ama ne kadar güçlü bir iradeyi ortaya koyma konusunda kararlılığımızı ifade edelim. Günü geldiğinde daha doğru cümlelerle kurmayı isterim. İstiklal Caddesi, Beyoğlu, Pera bana göre dünyanın en eski serbest bölge ticaretinin yapıldığı bir alan. İstanbul'un imparatorluklar şehri olarak kendi içinde kurguladığı Suriçi diye tariflediğimiz ya da Fatih ilçesinin sınırlarını şu anda teşkil eden bölümünün bir başka yakası diye düşüneceğimiz bu alanda sosyal yaşam, sosyal hayat yani orada bir devlet kurgusu, devlet yapısı ama bu bölgede de sosyal yaşam, kültürel yaşam, ticaret, sanat birçok alanda muazzam anılar biriktirmiş. Binlerce yıllık tarihi olan bir kentin önemli bir noktası. Biz bugün İstiklal Caddesi'nin veya Beyoğlu'nun başka tariflerle değil ve özgürlüklerle buluşmalarla, kültürle, sanatla anılan bir bölge olmasını çok istiyoruz. Bununla ilgili de sizinle her adımımı paylaşıyorum” şeklinde konuştu.
Bulvar tiyatrosunun önde gelen isimlerinden Muammer Karaca (1906-1978), tiyatro ve sinema oyuncusu, tiyatro yönetmeni ve tiyatro yöneticisi. 1924 yılında Muhsin Ertuğrul ve Arkadaşları topluluğuna katılmış, aynı yıl şehir tiyatrolarında da göreve başladı. 1942 yılına kadar Şehir Tiyatroları’nda çalışan sanatçı, 1945 yılında “Karaca Opereti” adıyla kendi topluluğunu kurmuş ve Beyoğlu’nda değişik binalarda seyirci karşısına çıktı. 1955 yılından sonra Fransız Çıkmazı’nda Karaca Tiyatro’yu kurmuş ve bazılarını yönettiği oyunlarla ölünceye dek bu tiyatro binasında sanat hayatını sürdürdü.
Muammer Karaca Tiyatrosu’nun ihtiyaçları ve 19. yüzyıla tarihlenen özgün bölümleri göz önünde bulundurularak hazırlanan proje kapsamında:
Olası İstanbul depreminde yıkılma riski taşıyan betonarme bölümünün yıkılarak yeniden inşa edilmesi kararlaştırıldı.
Mevcut dikdörtgen sahne yerine, koltuk düzeni ve sahne görüş açısıyla uluslararası standartları yansıtan, çağdaş mimari özelliklerine sahip yeni nesil bir sahne tasarlandı.
Salonun seyirci kapasitesi, 168 kişilik parter ve 43 kişilik balkonuyla toplamda 211 kişiye ulaşacak şekilde arttırıldı.
Yatay ve düşey hareket edebilen döner sahne, aşağı yukarı hareket edebilen orkestra çukuru üzerine titizlikle çalışıldı. Alanında uzman sanatçı ve teknisyenlerin danışmanlığında mevcut akustik tavan panellerinin korunmasına karar verildi.
Tarihi tonozlu mekanın ise sergi alanı olarak hizmet vermesi planlandı.
Tarihi yapının İstiklal Caddesi ile olan ilişkisini ve iç mekan kurgusunu, kent belleğindeki haliyle koruyacak şekilde tamamlanması hedeflenen çalışmaların ardından, Muammer Karaca Tiyatrosu, 7/24 yaşayan bir buluşma durağı olarak İstanbul’un kültür sanat hayatına perde açacak.
"Botter Apartmanı"
1900’lerin başında Saray mimarı, İtalyan Raimondo D’Aronco’nun imzasını taşıyor. Osmanlı’nın Art Nouveau üslubundaki ilk binası olarak öne çıkıyor. 1900-1901 yıllarına tarihlenen ve “Casa Botter” da olarak anılan yapı, dönemin padişahı II. Abdülhamid’in isteği üzerine sarayın resmi terzisi Jean Botter için inşa ediliyor. Avrupa modasının esintilerini Pera’ya taşıyan şehrin “ilk modaevi” Botter Modaevi de burada açılıyor. Botter Apartmanı, Batılılaşma etkisiyle Beyoğlu ve Galata bölgesinde başlayan apartmanlaşma sürecini yansıtan bir yapı olmasıyla da dönemine ışık tutuyor. Dar ve uzun bir arsa üzerine inşa edildiğin için bina bitişik nizam olarak uzun ve yamuk tutulmuş bir dikdörtgen biçiminde inşa edilmiştir. Bina inşa edildikten sonra kısa zamanda, Pera'nın en popüler yapılarından birisi ve yakınında bulunan Lebon ve Markiz pastaneleri ile birlikte bir çekim merkezi oldu.
Tarihi, hikayesi ve ruhuyla Beyoğlu hazinesinin benzersiz parçalarından birini temsil eden Botter Apartmanı, 2021 yılında İBB Miras’ın özenli eliyle uygulanan cephe konservasyonu ile ışıltılı günlerini yeniden hatırladı. Tarihi yapı, kültür sanatın dönüştürücü gücüyle buluşarak UNESCO Tasarım Kenti unvanlı İstanbul da tüm şehre ilham veren “Casa Botter Sanat ve Tasarım Merkezi”ne kavuşacak. Yeni dönemde buluşmaların, etkinliklerin ve gösterimlerin heyecanıyla suskunluğunu bozacak olan Botter Apartmanı, restorasyonda öncelikli olarak tamamlanması planlanan zemin katı ve birinci katında:
Sergi Salonu,
Gösterim Merkezi,
İstanbul Documenter Film Arşivi,
Bilgi Belge Merkezi, Konferans Salonu,
Tasarım Atölyesi,
Tasarım Ofisi Açık Alan,
Sanatçı Tasarım Hub Açık Alan
Sanatçı Hub gibi farklı etkinlik alanlarına ev sahipliği yapacak.
Bahçesinde yer alan ek yapı Kafe, müştemilat ise Tasarım Evi olarak İstanbulluları ağırlayacak.
Restorasyonla birlikte Botter Apartmanı da tıpkı Kara Surları, Bukoleon Sarayı, Anadolu-Rumeli Hisarları ve Sen Piyer Han gibi “açık şantiye ilkesiyle” kent sakinlerinin ziyaretine açılacak.
“Kent hafızasına kazınan geçit ‘Metrohan’”
Eugene Henri Gavand isimli bir Fransız, 1860’ların başında turist olarak geldiği İstanbul’da, her gün yüzlerce insanın Beyoğlu ile Karaköy arasında gidip gelmek için dik ve yorucu bir yokuşu göze almak zorunda kaldıklarını fark etti. Bunun üzerine bu eğimli yolun iki ucunu yer altından birbirine bağlamak için çalışmalara başladı. Hayalindeki şey, raylar üzerinde hareket eden iki istasyonlu bir yer altı demiryolu projesiydi… Tünel’in proje ve yapım mühendisi olan Henri Gavand, hayalini devrin padişahı Abdülaziz’e sundu ve Tünel Metrosu kısa bir süre sonra, 1875 yılında İstanbullulara hizmet vermeye başladı. Bir bakıma Galata ve Pera arasındaki kot farkını kaldıran Tünel Hattı, hem kent hafızasından silinmeyecek bir ilk olarak kayıtlara geçti hem de şehrin ve toplumsal hayatın dönüşmesinde önemli bir rol oynayarak Osmanlı modernleşmesini hızlandırdı.
Gavand’ın projesinde üst katları bir otel olarak düşünülen yapı ise Metrohan (Tünel Han) olarak bugünkü konumunda yerini aldı. 1914 yılında kullanıma açılan Metrohan’ın zemin katında İstanbul Tünel’i, üst katlarında ise ofis birimleri bulunuyor.