Üniversitelerde uzaktan eğitime geçilmesi kararına ilişkin sosyal medya hesabından paylaştığı bir mektupla rektörlere seslenen Davutoğlu, “Dünya durur eğitim durmaz” diyerek çağrıda bulundu.
Davutoğlu, 17 Ağustos 1999 Marmara depremi sonrası dahi afet bölgesindeki üniversitelerin eğitim öğretim faaliyetlerine devam ettiğini hatırlatarak “Depremi esnasında da deprem bölgesi üniversiteleri bile eğitime ara vermemiştir. Bizler de o dönemde eğitime daha da artan bir azimle devam ettik; depremzede öğrencilerin katılabileceği özel programlar yaptık.” dedi.
Davutoğlu, rektörlere yazdığı mektupta şu ifadelere yer verdi:
"Sayın rektör, değerli meslektaşım, millet olarak büyük acılar yaşadığımız bu kritik günlerde sizlere bir meslektaşınız olarak hitap etmeyi bilim ahlakımızın ve vatandaşlık bilincimizin bir gereği olarak telakki ediyorum. Her şeyden önce deprem felaketinde kaybettiğimiz bütün canlarımız yanında öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz için taziye dileklerinde bulunuyorum.
Her kayıp telafi edilebilir; en zor telafi edilebilecek kayıp ise nitelikli insan kaynağı kaybıdır. Bu kaybın telafisinde ana görev üniversitelerimiz başta olmak üzere eğitim kurumlarımıza düşmektedir. Yıllarca her şartta üniversitelerde eğitim vermiş bir akademisyen olarak, böylesi hayati bir süreçte üniversitelerde yüz yüze eğitimin durdurulmasını telafisi mümkün olmayacak son derece yanlış bir karar olarak değerlendiriyorum. Bu karar esasta da dönemsel olarak da yanlıştır.
Devletimizin imkanları ve milletimizin fedakarlıkları ile her depremzedeye KYK yurtları dışında barınma imkanı sağlayabiliriz; ancak eğitimde kaybedilen zamanı bir daha geri getiremeyiz.
Bu karar dönemsel olarak daha da vahim sonuçlar doğuracak niteliktedir. Pandemi dolayısıyla öğrencilerimiz zaten 2019-2020 bahar döneminden 2020-2021 bahar döneminin sonuna kadar üç dönem yüz yüze eğitim alamamıştır. Bu kesintiyle birlikte öğrenciler 4 yıllık/8 dönemlik eğitim hayatının yarısında yüz yüze eğitim almamış olacaktır.
Eğitime ara vermiyoruz, uzaktan eğitim veriyoruz diyenler çıkacaktır. Anfileri hayat mekanımız olarak gören biz akademisyenler çok iyi biliriz ki hiçbir teknolojik imkan yüz yüze eğitimi ikame edemez. Sosyal bilimlerde hal böyle iken, tıp ve mühendislik gibi uygulamalı bilimlerde uzaktan eğitimin yeterli olacağını iddia etmenin hiçbir bilimsel ve pedagojik temeli yoktur.
Çarpıcı bir soruyla bunu somutlaştırayım. Hiçbir uygulamada bulunmadan uzaktan eğitimle mezun olmuş bir inşaat mühendisinin inşa ettiği bir binada deprem korkusu olmaksızın huzur içinde oturabilir misiniz?
Değerli meslektaşım, muhtemelen sizlerle istişare edilmeden alınan bu karara karşı bilim ahlakı ve sorumluluğu içinde sesinizi yükseltin. Akademisyenler olarak bizlerin birinci ve öncelikli sorumluluğu en nitelikli şekilde yetiştirmek zorunda olduğumuz öğrencilerimize karşıdır.
Ne mi yapılmalı?
Teklif ve tavsiyelerimi de sizlerle samimi bir şekilde paylaşmak isterim:
1. Deprem bölgesi dışında bütün üniversitelerde yüz yüze eğitim kesintisiz devam etmelidir.
2. Deprem bölgesindeki üniversitelerde eğitim gören öğrencilerimiz mücavir illerdeki üniversitelerden başlayarak Türkiye geneline ilgili bölümlere “geçici nakil” ile dağıtılmalı ve bu öğrenciler derhal travmatik deprem ortamının dışına çıkarılmalıdır. Deprem sonrası kendi acılarıyla baş başa kalan gençlerin yaşayacağı psikolojik sorunların bedeli çok daha ağır olur.
3. Bu öğrencilerimize bir taraftan gerekli psikolojik rehabilitasyon desteği verilmeli, diğer taraftan diğer öğrencilerle kaynaşmalarını sağlayacak sosyal faaliyetler gerçekleştirilmelidir. Ayrıca barınmaları için o ilde mukim öğrencilerle 'kardeş öğrenci/kardeş aile' uygulaması başlatılmalıdır.
4. Eğitimlerini aksamadan sürdüren depremzede öğrencilerin sınavlara girişleri ise kendi tercihlerine bırakılmalı; bu travmanın diploma derecelerini etkilemesine izin verilmemelidir.
5. Benzer şekilde deprem bölgesindeki öğretim üyelerimizden isteyenlere diğer üniversitelerde görev verilmeli ve bilimsel faaliyetlerle bu travmatik dönemi atlatmalarına imkan sağlanmalıdır.
6. Bu dönem üniversitelerde bütün bölümlerde ve bütün sınıflarda mühendislik ve tıp fakültelerinin sorumluluğunda ortak bir müfredat ile 'Deprem Bilinçlendirme ve İlk Yardım' dersleri verilmelidir. Zamanla bu dersler kalıcı hale getirilmelidir.
Değerli meslektaşım, hepimiz tarihe zor dönemlerde aldığımız karar ve tutumlarla geçeceğiz. Böylesi zorlu bir dönemde akademisyenler olarak her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olduğumuzu ve depremzede öğrenci ve öğretim üyelerimize de kampüslerimize alarak yüz yüze eğitime devam etmemiz gerektiğini vurgulayarak bu yanlış karardan geri dönülmesi çağrısında bulunmanız sizleri savaş şartlarında dahi eğitime devam eden geçmiş hocalarımızın hanesine yazacaktır. Bu kritik dönemi evde bilgisayar başında geçirmemiz ise çocuklarımıza ve torunlarımıza izah edemeyeceğimiz bir miras olarak vicdanlarımızı rahatsız edecektir.
Bu konuda ilkemiz açık ve net olmalıdır: Dünya durur, eğitim durmaz. Bu zorlu günleri omuz omuza vererek aşacağımız inancıyla sizi, akademisyen meslektaşlarımızı, üniversite çalışanlarımızı ve öğrencilerimizi saygıyla selamlıyorum.”