Son haftalarda dünya gündeminde en çok konuşulan konulardan biri Çin’in Covid salgınına karşı aldığı önlemler oldu. Batı basının takıntısı var; konu Çin olunca sorunlar abartılır, hatta yalan yazılır. Olumlu bir gelişme olduğunda da ya küçümsenir ya da görmezden gelinir. Mesela, Çin’in mutlak yoksulluğu sıfırlaması Batı basınında sessizlikle karşılandı. Çin’in Covid sıfırlama politikası eleştirilere, gevşetme kararları ise küçümsemeye, alaycı ifadelere yol açtı.
Öncelikle bazı somut verileri aktaralım. Çin’de bugüne kadar covid hastası olanların sayısı 1 milyon 810 bin, hayatını kaybedenlerin sayısı ise 5 bin 235. Bu sonuç “otoriter” eleştirilerine hedef olan bir ortamda geldi.
“Özgürlük” ülkesinde felaket
Gelelim, “özgürlük ülkesi” denilen ABD’ye. Hasta sayısı 99 milyon, ölenlerin sayısı ise 1 milyon 90 bin. Bu arada Çin nüfusunun ABD'ninkinin 4,3 katı olduğunu unutmayalım. Bir başka ifadeyle, Çin Covid ile mücadelede ABD’nin yolunu izleseydi en az 5 milyon kişi ölmüştü.
Çin nüfusunun yüzde 17’sinden fazlasının, yaklaşık 241 milyonunun yaşlı kategorisinde olduğunu da gözden kaçırmayalım. Çin salgınla mücadeleyi bu kadar ciddiye almasaydı, bunun etkilerinin diğer ülkeler yansıması da cabası olacaktı.
Çin, ekonomik yavaşlamayı göze alarak hem insanların hayatını kurtardı, hem de aşı ve ilaç çalışmalarında dünyaya zaman kazandırdı. Son rakamları bilmiyorum, ancak Çin 153 ülkeye ve 15 uluslararası kuruluşa Mayıs 2022 itibarıyla 4,6 milyar koruyucu giysi, 18 milyar test kiti, 430 milyardan fazla maske ve 2,2 milyar doz Covid-19 aşısı sağladı. Acaba bu arada gelişmiş ülkeler, mesela G7 ülkeleri ne yapıyordu?
Renkli devrim hayalleri suya düştü
Çin, salgına karşı mücadele ederek bilime dayanmaya özen gösterdi. İnsanların sağlığının ve güvenliğinin korunmasını ilk sıraya koydu. Salgının ekonomik ve sosyal kalkınma üzerindeki etkisini en aza indirmek için önlemler aldı.
Özetle, Batı’nın Çin’de Covid önlemlerinden renkli bir devrim çıkarma hayali suya düştü. “Covid baharı” şeklindeki manşetler de arşivdeki, daha doğrusu çöpteki yerini aldı.
İnsan hakları anlayışı
Batı, kendi emelleri peşindeki Batı demek daha doğru olacak, insan hakları kavramını tekeline almaya ve amaçları için kullanmaya çalışır. Batı’da insan haklarından bahsedilirken en başta ifade hürriyetinden, düşünce özgürlüğünden vb bahsedilir. Bunun ne kadar hayata geçirildiği, bu ülkelerde nasıl bir demokrasi olduğu ise kocaman bir soru işaretidir. Batı kendi değerlerini “evrensel değerler” yutturmacasıyla diğer ülkelere empoze eder.
Çin yönetimi de insan haklarının geliştirilmesi için yoğun çaba harcıyor. Çin Komünist Partisi’ne (ÇKP) göre en önemli insan hakkı insanın yaşama hakkıdır. Sağlık, eğitim, yani sosyoloji-ekonomik refah Çin hükümeti için önceliklidir. ÇKP, yoksulluğun azaltılması, ortak refah ve Kuşak Yol İnisiyatifi gibi projeler aracılığıyla insan hakları için çaba gösteriyor. Bu üç proje sadece Çin halkının yaşamına değil, diğer ülkelere de katkı sağlıyor, yani gerçek “evrenselliği” hayata geçiriyor.
Son söz olarak, dünya ülkelerinin insanların hayatını koruduğundan ve bilime yaptığı katkılardan dolayı Çin'in gelişmekte olan ülkelere karşı sorumluluğunu yerine getirdiğini söyleyelim.
Kaynak: Çin Uluslararası Radyosu-Kamil Erdoğdu