Büyük bir bölümü deprem kuşağında yer alan Türkiye için bilinirliği oldukça düşük olan çelik yapı sistemi kilit önemde. Avrupa ve Amerika'da çelik sistem kullanımı yüzde 40'lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1 civarında seyrediyor.
Türk ihracatçılar depremin hep birlikte mücadele edilmesi ve bilimsel verilerle değerlendirilmesi gereken doğal bir afet olduğunu ve gerekli önlemlerin deprem olmadan önce alınmasının şart olduğunu vurguluyor.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “6 Şubat’ta yaşanan depremde maalesef birçok vatandaşımızı kaybettik, onları rahmetle anıyoruz. Aynı deprem İstanbul’da olsaydı tahribat daha büyük olurdu ve Türkiye 50 sene geriye giderdi. Ülkemizde lokomotif sektörlerden biri inşaat. Dünyada Endüstri 4.0’a öncülük eden üç ülke: Almanya, ABD ve Japonya’da lokomotif sektör sanayi. Ipsos'un 2022 yılındaki bir araştırmasına göre; Türkiye, yüzde 77 ile insanların doğal afet beklentilerinin en yüksek oranda olduğu ülkeler arasında. Ancak ne toplum ne de devlet buna hazırlıklı değil. Japonya'da ise bu oran yüzde 85 ama Japonya buna hazır. Türk çelik sektörümüz know-how olarak son derece gelişmiş ve her türlü malzemeyi üretebilir durumda” dedi.
Türkiye’nin 30 yılda bir büyük depremlerle sarsıldığına değinen Eskinazi, “Bizdeki can kayıpları on binleri aşarken dünyadaki can kayıpları çok az. İnşaat sektöründe yanlışlar yapılıyor ve biz yanlış yapmaya devam ettikçe kayıplar artacak. Devletin milletiyle barışması imar affı ile olmaz sağlam yapılarla olur. Ülkemizde inşaat sektörünün algısının baştan aşağı değişmesi gerekiyor ve ivedilikle yeni bir yol haritası ortaya koyulması gerekiyor. Bilim insanları ile hareket edilerek imar planı hazırlanmalı. Türkiye’nin başlıca hedeflerinden biri bu olmalı.” diye konuştu.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, “Deprem değil bina öldürür sözünün üzülerek doğruluğu ile tekrar yüzleşmek durumunda kaldık. Artık deprem olduktan sonra çare üretmek yerine yapılarımızı depreme dayanıklı halde inşa edilmesi için biz üstümüze düşen çalışmaları yapmaya hazırız. Güvenlik için binalarda kırılgan olmayan esnek yapısı, dayanımı ve hafifliği ile depreme karşı son derece güvenli bir model olan çelik yapı modelinin yaygınlaştırılması gerekmekte. Betonarme yapılara kıyasla çelik konstrüksiyon yapıların özellikle deprem kuşağında yer alan bölgeler için birçok avantajı bulunmaktadır. Çelik yapı sisteminin maalesef ki Türkiye'de bilinirliği oldukça düşük. Avrupa ve Amerika'da çelik sistem kullanımı yüzde 40'lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1 civarında seyrediyor.” dedi.
Çelik konstrüksiyon yapıların imalat ve montajının çok daha kısa sürede tamamlandığının altını çizen Yalçın Ertan sözlerine şöyle noktaladı:
“Yapım süresinin kısa olması; binanın en kısa sürede oturulabilir/kullanılabilir hale getirilmesi açısından önem arz etmektedir. Hızlı yapılan ve aynı zamanda sürdürülebilir özellikte olan çelik konstrüksiyon yapılar ekonomik olarak da diğer yapılara nazaran daha avantajlıdır. Çelik konstrüksiyon yapılar betonarme yapılara göre oldukça hafiftir. Binanın hafifliği ve çelik yapıların betonarmeye kıyasla daha fazla esneme özelliğinin olması zemine gelen yükün azalması sebebiyle depremin etkisinin azalmasını sağlar. Deprem kuşağındaki ülkemizde yeni yapılacak bütün binalarda, kentsel dönüşüm projelerinde ve geçici konut yapımlarında deprem şartları da göz önüne alınarak çelik konstrüksiyona yönelmekte fayda görülmektedir. Korozyon ve çürüme riski bulunmayan yapı özelliğiyle yaygın kullanımdaki betonarme modeline göre uzun kullanım ömrüyle önemli avantaj sağlıyor. Çelik yapı sistemini daha fazla paydaşa anlatmak için önümüzdeki dönemde çalışmalar yürütmeyi planlıyoruz.”