Bakan Soylu’nun konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Devlet dediğimiz, bir çadır yönetimi değildir. Kimse kusura bakmasın. Kuralları, ilkeleri, anayasası ve yasası var. Anayasa’nın 127. Maddesi hem bir sorumlulukla hem de görevle sadece bizi değil, bizden önceki bakanları da donatmıştır. Bizden sonrakileri de donatacak.
Özellikle en önemli kanunlardan birisi de 53-93’tür. Burada da mali idarelerin Anayasa’dan aldığı sorumlulukla denetim yetkisini yine Bakanlığa ve Bakana vermiştir. Aynı zamanda yine bu soruşturmaları yürütürken elimizde bir rehber olan 1 4483 Kanunu da var. Yani kamuda çalışanlar hangi usul ve esaslar içerisinde denetlenecekler buna ait bir kanun var. Tüm bu çerçeve içerisinde bunu gerçekleştiriyor ve yapıyoruz.
Bir Bakan veya Bakanlık Anayasa’nın ve kanunların kendilerine vermiş olduğu yetkiden dolayı yapmış oldukları işlemlerle ilgili hakarete uğrarlar, eleştirilirler. Ben ilk kez burada görüyorum. Siyasi değerlendirme yapabilirsiniz. Bu siyasi değerlendirmenin takdirini millet ortaya koyar. Eğer FETÖ ile irtibat ve iltisaklı belediyelerde gereğini yerine getirmemiş olsaydık, bugün doğu ve güneydoğunun hali ne olurdu? Terör örgütü oraya kimleri yerleştirir, oranın kaynaklarını nasıl kullanırdı? Biz bu konuda da çok eleştirildik. Sadece ülkeden değil, Avrupa’dan da eleştirildik. Buradan gidip Avrupa parlamentolarında da bizatihi bu kişiler, kayyum atadığımız için bir belediyenin terörle irtibatını ve iltisakını tespit ettiğimiz için Anayasa’nı biz vermiş olduğu yetkiyi kullandığımız için eleştirildik.
Onlar arzu ediyor ki, 30 Ağustos’ta ziyaret ettikleri Diyarbakır'daki şu anda PKK üyesi olduğu için hapiste yapan Diyarbakır eski Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı ve onun gibilere dokunulmasın. Eğer ülkemizde PKK/KCK terör örgütü hareket etme kabiliyeti bulamıyorsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ortaya koyduğu bu iradeden, Anayasa’dan ve kanunların kendisine vermiş olduğu yetkisi tam anlamıyla kullandığı için bunu sağlıyor. Birtakım saikler ve siyasal baskılarla Avrupa’dan ve Türkiye’den bunu geri adım attırmaya çalışanlar elbette başarılı olamazlar. Ülkemize ve milletimize karşı biz hiç iki yüzlü olmadık.
İmamoğlu beni aradı, benden yardım istedi. Bana belli bir konuda CHP beni sevmiyor. ‘Bu konuda bana yardımcı olur musunuz?’ diye. Bir ricası da olmuştur. Ama ben kanun ne gerekiyorsa onu yaparız dedik ve yaptık da. İşine geldiği zaman alttan almasını bileceksin, diğer taraftan dönüp hakaret edeceksin. Bunu kendine hak olarak göreceksin, bu ikiyüzlülüktür. Kıymetli arkadaşlar bunu tarihin akışına bırakıyorum. Ömrümüz boyunca böyle bir ikiyüzlülüğe sahip olmadık.
Tarihin en başarısız başarısız belediye başkanı olarak nitelendirilen, İstanbul’da İETT otobüslerini çalıştırmaktan yoksun, çöp toplamaktan yoksun, öyle bir belediye başkanı elbette ki bütün bunları kapatabilmek için geçen gün karşı karşıya kaldığı yargı kararından bulamadığı mağduriyeti bugün buradan bulmaya çalışacak.
Bizim 9 Aralık 2021 tarihinde dile getirdiğimiz ve soruşturmasına hemen başladığımız iddianın aslında bu sabah ikrarını yapmıştır. Kabul etmiştir. Bu basın toplantısında sabah söylediği çok nettir. Biraz sonra söyleyeceğim terör örgütleri buraya girmemiştir demiyor. Diyemez de zaten. ‘Kanun Hükmünde Kararname ile işten çıkarılanları biz tekrar hülle, hile yoluyla işe aldık bu yalandır’. Bunu demedi. Diyemez de zaten. ‘Dağdaki teröristleri ve devlete girmesi kesinlikle mümkün olmayan kişileri biz işe almadık’ demedi. Çünkü bunları hepsi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne alındı.
Biz bu soruşturmayı sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapmadık. Tüm belediyelerde bu konunun üstüne gittik, gitmeye de devam ediyoruz. Soruşturulan dönem içerisinde toplam 25 bin 361 kişi işe alındı. Bin 668 kişi bunların içerisinden araştırılıp, soruşturuldu. Bunların bin 163 kişisi hakkında hepsinde irtibat ve iltisak var.
Bunların içerisinde basın toplantısında bahsettiği kendinden önceki dönemde alınan kişiler de var. Ancak geri kalan 505 kişinin tamamı kendi döneminde alınmış ve bunların kayıtları kamu görevi yapmasına engel olacak nitelikte kişilerdir.
Bu soruşturmanın sonucunda tespitlerimiz oldu. Bizim bunları atma yetkimiz olsaydı, atardık. Burada asıl sorulması gerek soru şudur. Bu kadar insan bu belediyeye girdi, siz bunları hangi saikle aldınız? Referansınız kimlerdi? Kendi müteahhitlik şirketine elemanı böyle mi alıyorsun? Anayasa Mahkemesi’ni öne sürüyorlar. Karar süresince bu devlet eleman almadı mı? Her dönemin kendine ait mekanizması vardır. Buradaki süreci araştırmak bizim sorumluluğumuzdu.
9 Aralık’ta söyledikten sonra baktı ki konu başka bir noktaya gidecek, kurmadıkları değerlendirme komisyonunu kurduklarını bu sabah açıkladı. Demek ki biz bir şey biliyoruz ve söylüyoruz. Fakat orada da eksik ve problem var. O kurduğu değerlendirme komisyonunun almaması gerektiğini söylediği kişileri de almışlar. Bunların hepsi o raporda var. Değerlendirme komisyonunun kurulması, müfettiş incelemesine başladıktan sonradır. Bunu da kendisi sabah bizatihi söyledi.
Bir önceki mahkemede olduğu gibi alenen yargıyı tehdit etti. ‘Eğer bu terör soruşturmasını açarsanız, gök kubbeyi başınıza yıkarım.’ dedi. Terör soruşturmasını açacak ben değilim. Ama şöyle diyebilir daha sonra ‘Ben bu sözü yargıya değil, Süleyman Soylu’ya söyledim’ Çünkü dil bir pabuç. Bunu çok rahat bir şekilde yüzü kızarmadan söylüyor.
İnsan hangi koltuğa gelirse gelsin. O koltuk onu taşımayacak, o koltuğu taşıyacak ve yalan söylemeyecek. İBB şirketlerinde işe alınan Şafak Duran. Peki bizim bu kişi hakkında ne yapmamız lazım? Ne olduğu belli. 2016 yılında PKK/KCK terör örgütünün kırsal alanına Diren Amara kod adıyla katılım yaptı. 15 Ocak 2021 tarihinde gözaltına alındı. İşlemleri akabinde serbest bırakıldı. İBB’de çalışmaktayken o katılımı tespit edildi, yakalandı.
Ne güzel HDPKK ile anlaşılsın, her türlü işlem yapılsın biz de aval aval bakalım. O zaman ahmak oluruz. O zaman görevimizi suiistimal etmiş oluruz.
Hepimizin bir kamu sorumluluğu var. Eğer siz hırsınız ve kibrinizin mağlubu olursanız bir yere sadece kendini odaklarsınız, yolda giderken adaleti, hukukun üstünlüğünü eğer hesap etmezseniz PKK’lıyı da DEAŞ/KPC’liyi de, FETÖ’cüyü de doldurursunuz.
Bedeli ne olursa olsun biz öderiz. Bizim görevimiz, Türkiye’nin bir daha ağzının yanmamasını sağlamaktır.”