Okul çağı çocuklarındaki enfeksiyonlara dikkat
Çocukların hem fiziksel gelişimlerinin hızlı olduğu hem de akademik başarılarının temellerinin atıldığı bir dönemin enfeksiyonlar açısından da önem taşıdığını söyleyen Bozkurt, çocuklarda yaşanabilecek gelişimsel...
Çocukların hem fiziksel gelişimlerinin hızlı olduğu hem de akademik başarılarının temellerinin atıldığı bir dönemin enfeksiyonlar açısından da önem taşıdığını söyleyen Bozkurt, çocuklarda yaşanabilecek gelişimsel gecikmelerin ve bozuklukların ileriki hayatında kalıcı izler bırakabileceğine işaret etti.
Bozkurt, mikroplarla ilk karşılaşma zamanı genellikle kreşler ve okul ortamı olduğuna değinerek, bu nedenle okul döneminde çocukların sıklıkla boğaz, kulak ve sindirim sistemi enfeksiyonları geçirdiğini söyledi.
Okul çağında çocuklarda en sık; geniz eti ve bademcik problemleri, kulak problemleri, burun ve sinüslere bağlı sorunlar ve ses problemleriyle karşılaşıldığı bilgisini verdi.
Bozkurt, bu dönemin çocukların fiziksel ve akademik gelişimleri açısından önem taşıdığına dikkat çekerek, tedavide yaşanabilecek gecikmelerin yaşanabilecek gelişimsel gecikmeler ve bozuklukların çocuğun ileriki hayatında kalıcı izler bırakabileceğine işaret etti.
“Kronik hastalığı olan çocuklar daha sık hastalanıyor”
Her çocukta bu enfeksiyonların aynı oranda görülmediğini, bunun için hem yapısal hem çevresel etkenlerin önem taşıdığını söyleyen Bozkurt, konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Örneğin gebelikte, doğum sırasında veya sonrasında sıkıntı yaşayan çocuklar, anne sütünün yeterince almayan bebekler, alerjik yapıda olanlar, kronik hastalığı olan çocuklar yaşıtlarına göre daha sık hastalanır. Diğer taraftan çevresel faktörlerin de burada rol oynadığı biliniyor. Örneğin beslenme alışkanlıkları, kalabalık yerlerde yaşama ve kreş, okul ortamı; egzersiz yapma, yeterince güneş ışığına maruz kalma gibi faktörlerde bağışıklık sistemini etkileyerek çocuklar arasında farklılık yaratmaktadır.”
“Geniz eti ve bademciklerin büyümesi farklı sorunlara da neden olabilir”
Bozkurt, vücudun savunma sisteminin bir parçası olan bademcik ve geniz eti dokularının enfeksiyonlarla her karşılaştıklarında büyüyerek kimi zaman bulundukları yerde tıkayıcı etkiye sebep olabildiklerini anlatarak, şunları kaydetti:
“Diğer taraftan bakteri ve virüsler gibi zararlı etkenler bu dokuların kendi kendilerini iltihaplandırmasına neden olabilir. Böylece bu iki doku koruma işlevlerini yerine getiremeyip kendileri enfeksiyon üretir hale gelerek vücut için birer enfeksiyon kaynağı olabilirler.”
Geniz etinde büyüme olmasının çocuğun solunumuna da engel olabildiğini ve bunun yanında farklı sağlık sorunları için de zemin oluşturabildiğini hatırlatarak Bozkurt, “Bu durum ayrıca kulak ve sinüslerin içinde oluşan sıvıların boşalımını bozarak problemlere yol açar. Bu çocuklarda işitme kayıpları, horlama, ağızdan soluma, gece öksürükleri, burun akıntıları oluşur. Ağızdan solunum ortodontik bozukluklar, yüz gelişiminde bozukluklar ve konuşma bozukluğuna yol açabilir.” uyarısında bulundu.
“Her geniz eti problemi yaşayan çocuğa cerrahi gerekir mi?”
Bozkurt, her çocukta geniz eti bulunmakla birlikte özellikle 4-5 yaşlarda kreş ve okula başlangıç aşamasında karşılaşılan enfeksiyonlara bağlı olarak bu dokuların büyüyüp belirginleştiklerini hatırlatarak, ileri yaşlarda küçülme eğilimi gösterdiklerini söyledi.
Hangi durumlarda çocuklara cerrahi girişim gerektiği konusunda ise Bozkurt şunları anlattı:
“Eğer geniz eti koruma işlevlerini yerine getiremeyip kendileri enfeksiyon üretir hale gelerek devamlı sinüzit veya orta kulak enfeksiyonlarına ve buna bağlı işitme kayıplarına sebep oluyorsa, geniz etinin büyüklüğü burundan solunuma engel oluşturarak devamlı ağızdan solumana ve buna bağlı horlama, veya apne dediğimiz uykuda nefessiz kalma gibi ciddi sorunlar yaratıyorsa; veya yine devamlı ağız solunumuna bağlı çene ve diş yapısında bozulma izleniyorsa bu durumda cerrahi tedavi yani geniz etinin alınması planlanmalıdır.”
“Tedavi edilmezse yapısal problemlere neden olabilir”
Bozkurt, tedavi edilmemesi durumunda çocuğun akademik başarısının etkilenebileceği gibi bazı yapısal problemlere de neden olabileceğini belirterek, “Geniz eti büyüklüğüne bağlı horlama ve apne şikayeti olan çocuklar gece uykularını tam olarak alamadıkları için gelişim gerilikleri, dikkat dağınıklıkları izlenebilir; eğer işitme kaybı gelişmişse bu çocuklarda derslerde ve sosyal hayatlarında gerilemeler ve buna bağlı olarak da okul başarısında düşmeler gözlenebilir.” dedi.
“Bademcikler için ilaç tedavisiden yanıt alınamıyorsa cerrahi düşünülmeli”
Okul çağı çocuklarında en sık karşılaşılan bir diğer sorun olan bademcik enfeksiyonlarında ise öncelikle antibiyotik tedavisiyle başlandığını vurgulayan Bozkurt, ilaç tedavisinden fayda görülmemesi durumunda cerrahiye başvurulduğunu söyledi.
Bozkurt, ameliyata karar verme aşamasında bazı kriterlerin önem taşıdığına dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti:
“Bahsettiğimiz kriterlerin bazıları daha kesin kriterler olarak kabul edilir iken örneğin apne dediğimiz uykuda nefessiz kalma veya çene ve diş yapısında kalıcı bozulmaları gibi; sık tekrar eden bademcik enfeksiyonları, Difteri (Kuşpalazı) mikrobu taşıyıcılığı ve bademcik iltihaplanmasına bağlı olarak sık orta kulak iltihabı veya sinüzit atağı geçirilmesi gibi durumlarda göreceli kriterler kabul edilir. Her bir çocuk dikkatlice değerlendirilerek bu kararın kişisel olarak verilmesi gerekir.”
“Ses kısıklığının en önemli nedeni nodüller”
Okul çağı çocuklarında görülen kronik ses kısıklığının nedenleri arasında ses teli nodüllerinin geldiğine işaret eden Bozkurt, “Ses teli nodüllerinin en sık sebebi çocuğun yüksek sesle konuşma ve çoğu zaman bağırma alışkanlığının olmasıdır. Ses tellerinin endoskop ile muayenesinde nodüllerin görülmesi ile tanı koyulur. Genellikle konuşurken bile yüksek sesi tercih eden bu çocukların tedavisinde en önemli nokta çocuğa ses hijyenini öğretmekten geçer. Gerekli durumlarda ses terapisi verilerek tedavi edilir.” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.