"İfade özgürlüğü, ABD'de büyük patronlara ve politikacılara aittir"

"İfade özgürlüğü, ABD'de büyük patronlara ve politikacılara aittir"

Elon Musk 2 Aralık'ta Twitter'da, ABD Başkanı Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden'le ilgili olumsuz haberlerin Twitter'dan kaldırılmasına ilişkin bilgileri paylaştı. Musk'ın paylaştığı söz konusu bilgiler, ABD siyasi çevresinde...

Elon Musk 2 Aralık'ta Twitter'da, ABD Başkanı Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden'le ilgili olumsuz haberlerin Twitter'dan kaldırılmasına ilişkin bilgileri paylaştı. Musk'ın paylaştığı söz konusu bilgiler, ABD siyasi çevresinde büyük yankı uyandırdı. Cumhuriyetçi Parti'ye göre, dünyada büyük etkiye sahip olan Twitter'ın 2020 yılında düzenlenen cumhurbaşkanlık seçimi döneminde Joe Biden'la ilgili olumsuz haberleri kaldırması, seçim sonucunu etkiledi. Söz konusu olay, uluslararası kamuoyunda Twitter'ın da aralarında bulunduğu Amerikan medya kuruluşlarının ifade özgürlüğüne nasıl müdahale ettiği konusunda tartışmaları tetiklemiştir.

Aslında sürekli bağımsızlık sloganı atan Amerikan sosyal medyası hiçbir zaman sermayeden bağımsız olmadı. ABD'nin en zengin adamı Musk'ın Twitter'ı satın alması başlı başına en iyi örnek. Daha önce eski Facebook çalışanları, trafiği korumaya ve daha fazla reklam almaya yardımcı olduğu sürece Facebook'un kamu yararını feda etmekten çekinmeyeceğini belirtmişti. Sermayenin getirdiği şeyin, içerik üretimi ve dağıtımında çok yönlü etkisi olan "işletme" mantığı olduğunu görmek zor değil. Amerika Birleşik Devletleri'nde sermaye, siyaset ve medya her zaman birbirine bağımlı olmuştur. Capitol Hill olayının ardından Twitter ve diğer sosyal medya, "Amerikan sosyal medyasının 11 Eylül anı" olarak adlandırılan bir olayla Trump'ı bloke etti. İspanyol "Le Monde" gazetesinin daha önce yorumladığı gibi, Amerikan sosyal ağlarının özgür iletişimi teşvik etmek için bir araç olması gerekiyordu, ancak sonunda yanlış bilgi yaymak ve siyasi manipülasyon uygulamak için bir araç haline geldiler. 

Amerika Birleşik Devletleri'nin uluslararası konulardaki hegemonyasını sürdürmek için Amerikan medyası açıkça çifte standart uygulamıştır. Uluslararası kamuoyunda her zaman ifade özgürlüğü ve inanç özgürlüğü ilkelerini vurgulayan Amerikan medyası, insan hakları, din ve azınlıklar gibi konular bahanesiyle başka ülkelere mesnetsiz suçlamalarda bulundu. 

Örneğin, 2018 yılında FETÖ ve PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla ABD uyruklu din adamı Andrew Craig Brunson'a dava açıldı. Brunson'un serbest bırakılması için, ABD'li basın organları Türkiye hükümetini ABD'li bir vatandaşın insan hakları ve dini özgürlüğünü ihlal etmekle suçladı. Diğer yandan, ABD basını, rakibi olan Çin'in gelişmesini engellemek için Xinjiang'daki vatandaşlara yönelik "zorunlu çalıştırma" ve "soykırım" gibi yalanlar yaydı. 

İfade özgürlüğü, ABD'de büyük patron ve politikacılara aittir. Objektif olarak, her basın organı kendi görüşüne sahip olur. Ancak Amerikan medyası, bir yandan ifade özgürlüğü sloganı attı, diğer yandan siyasi amaçlar için yayın yaptı. Bu da Amerika'nın onlarca çelişkisinden biri olarak dünyanın dikkatini çekiyor.

Kaynak: Çin Uluslararası Radyosu

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.